Eğitim Sen Kırklareli Şubesi Örgütlenme Sekreteri Eser Çolak, 2022-2023 eğitim öğretim yılının, Türkiye’de eğitimin karşı karşıya olduğu ve geçtiğimiz yıllar içinde birikerek büyüyen sorunlarının gölgesinde açıldığını söyledi. MEB’in son açıkladığı örgün eğitim istatistiklerine göre Haziran 2022 itibariyle Türkiye’de örgün eğitimde resmi ve özel 19 milyon 155 bin 571 öğrenci bulunduğunu belirten Çolak, öğrencilerden 15 milyon 839 bin 140'ı resmi, 1 milyon 578 bin 233'ü özel ve 1 milyon 738 bin 198'i ise açık öğretim kurumlarında eğitim gördüğünü belirtti. 2021 yılında 1 milyon 452 bin 331 öğrencinin açık öğretimde okuduğu dikkate alındığında, her geçen yıl daha fazla öğrencinin örgün eğitim dışına çıkmak zorunda kaldığının ortada olduğunu ifade eden Çolak, MEB Örgün Eğitim İstatistiklerine göre Türkiye’de toplam 70 bin 383 eğitim kurumu içinde devlete ait kurum sayısının 56 bin 200 (yüzde 80) iken, özel okulların sayısı 14 bin 124 olduğunu kaydetti. Devlet okullarında okuyan öğrenci sayısının 15 milyon 839 bin 140 (yüzde 82,7), özel okullarda okuyan öğrenci sayısının 1 milyon 578 bin 233 (yüzde 8,2) olduğunu dile getiren Çolak, açık öğretimde okuyan 1 milyon 738 bin 198 öğrenci (yüzde 9,1) öğrenci bulunduğunu, öğrencilerin cinsiyete göre dağılımına bakıldığında 9 milyon 928 bin 304’ünün erkek, 9 milyon 227 bin 267’sinin kadın olduğunu kaydetti.
Türkiye çapında devlet ve özel okullarda toplam 1 milyon 139 bin 673 öğretmenin görev yapmakta olduğunu, Haziran 2022 itibariyle devlet okullarında çalışan öğretmenlerin sayısının 975 bin 698 olduğunu dile getiren Çolak, “Bu öğretmenlerin 95 bin 773’ü sözleşmeli öğretmen olarak çalışmaktadır. Özel okullarda çalışan öğretmen sayısı ise 163 bin 975 olarak açıklanmıştır. Öğretmenlerin 455 bin 294’ü erkek, 684 bin 379’u kadındır.
2021/2022 eğitim öğretim yılı sonu itibariyle devlet okullarında 103 bin 961 sözleşmeli öğretmen görev yapmaktadır. Devlet okullarında çalışan öğretmenlerin yüzde 43’ü (404 bin 972) erkek, yüzde 57’si (545 bin 118) kadındır.
Eğitim kademelerine göre okullaşma oranlarına bakıldığında eğitimde 4+4+4 düzenlemesi sonrasında örgün eğitim 12 yıla çıkarılmasına rağmen, okullaşma oranları açısından hedeflerin çok gerisinde kalındığı görülmektedir. Okullaşma oranları açısından son dokuz yılın en dikkat çekici özelliği ilkokulda okullaşma oranının yüzde 98.86’dan yüzde 93.16’ya düşmesi, ortaokulda okullaşma oranının yüzde 93.09’dan yüzde 89,84’e gerilemesidir” dedi.
Eğitim Öğretim Yılı Acil Çözüm Bekleyen Sorunlarla Açılıyor
“Yıllardır okulların fiziki altyapı ve donanım eksiklikleri giderilmemişken, kalabalık sınıflar, ikili öğretim ve taşımalı eğitim sorunu 2022/23 eğitim öğretim yılı başında da varlığını sürdürmektedir” diyen Eğitim Sen Kırklareli Şubesi Örgütlenme Sekreteri Eser Çolak, sözlerini şöyle sürdürdü;
“Türkiye’de eğitim sistemi uzun süredir ciddi sorunlarla karşı karşıya bırakılırken, eğitimin temel sorunlarına yönelik çözümsüzlük politikaları bizzat iktidar ve MEB eliyle yapılan yasal düzenlemeler ve fiili dayatmalar eşliğinde sürdürülmektedir. Siyasi iktidarın eğitim alanında, uzun süredir kendi siyasal-ideolojik hedefleri doğrultusunda attığı adımlar, çeşitli vakıf ve derneklerle iş birliği halinde hayata geçirilen ‘piyasacı’ ve ‘dini eğitim’ merkezli uygulamalar, başta öğrenciler olmak üzere, öğretmenler, eğitim emekçileri ve velileri doğrudan etkilemektedir.
Türkiye’nin eğitim sistemi, yıllardır benimsenen piyasa merkezli, rekabetçi ve sınav merkezli eğitim politikaları sonucunda tam bir sorun yumağı haline gelmiştir. Türkiye’de okul öncesi eğitimden üniversiteye kadar eğitimin bütün kademeleri, en temel işlevlerini yerine getiremez durumdadır. Bu durum kaçınılmaz olarak eğitimin niteliğini de olumsuz etkilemektedir.
Eğitimde yaşanan ve yapısal hale gelen sorunlar her ne kadar iktidar ve MEB tarafından görmezden gelinmeye çalışılsa da eğitim sorunu, ekonomik krizden sonra halkın en önemli ve öncelikli gündemi olmayı sürdürmektedir.”
Eğitim Harcamaları El Yakıyor
“Son yıllarda özellikle bütçe görüşmeleri dönemlerinde iktidar cephesinden en sık duyulan söz ‘Eğitime en çok payı biz ayırdık’ olmuştur. Ancak geçtiğimiz yıllar içinde devlet okullarına ihtiyaç kadar ödenek ayrılmaması, kaçınılmaz olarak öğrenci velilerinin eğitimin finansmanına doğrudan katılımını beraberinde getirmiştir. Başta ‘gönüllü bağış’ adı altında toplanan kayıt parası olmak üzere, hemen her okulda çok sayıda kalemde para toplanarak eğitim harcamaları büyük ölçüde velilerin sırtına yıkılmaktadır.
Ülkemizde halkın büyük bölümünün asgari ücret ya da asgari ücrete yakın bir ücretle çalıştığı dikkate alındığında velilerin öğrencilerin zorunlu ihtiyaçlarını karşılamakta zorlanacağı, özellikle birden fazla çocuğu okula gidecek olan dar gelirli velilerin zorunlu ihtiyaçları dahi karşılamasının mümkün olmadığı görülmektedir.”
Öğrencilerin Beslenme Sorununa Çözüm Üretilmelidir
“Eğitim ve öğretimde öne çıkan en önemli sorunlardan birisi de öğrencilerin okullardaki beslenme sorunudur. Türkiye’de çok sayıda öğrenci okula kahvaltı yapmadan gitmekte, yine birçok öğrencinin okulda yemek yemeden günü tamamladığı ve eve döndüğü görülmektedir. Bu sorun temel ve acilen çözülmesi gereken bir sorundur.”
Kamusal Eğitim İktidar Eliyle Adım Adım Tasfiye Ediliyor
“Ülkemizde okulların önemli bir bölümü ciddi anlamda ödenek sıkıntısı çekerken, bakanlığın okullara ihtiyacı kadar ödenek ayırmaması nedeniyle, okulların pek çok ihtiyacı öğrencilerden düzenli olarak toplanan aidatlar, bağışlar ve okulların ticari faaliyetlerinden karşılanmaktadır. Eğitime bütçeden yeterli pay ayrılmaması ve okullara gönderilen ödeneklerin zorunlu harcamalara bile yetmemesi, okulların altyapı sorunları ve fiziki donanım eksikliklerinin sürekli artmasına neden olmaktadır. Devlet okulları yıllardır adeta ‘kendi yağıyla kavrulmak’, öğretmenler ise öğrenci ve velileri ile para ilişkisine girmek zorunda bırakılmaktadır. “
Eğitimde Dinselleşme
Pratikleri Artıyor
“Türkiye’de yıllar içinde adım adım hayata geçirilen eğitimi hem içerik, hem de biçimsel olarak dini kural ve referanslara göre biçimlendirme uygulamaları son yıllarda daha da artmıştır. Eğitim müfredatına bilim dışı müdahaleler, felsefe-bilim derslerinin azaltılması, okulda mescit uygulaması, zihinsel engelli çocuklara zorunlu din dersi getirilmesi, okul öncesi ve ilkokul öğrencilerinin camilere götürülmesi, din eğitiminin fiilen okul öncesine hatta kreşlere kadar indirilmesi vb. gibi uygulamalar eğitimin dinselleştirilmesi açısından öne çıkan uygulamalar olarak dikkat çekmektedir. Birkaç yıldır karma eğitimin açık açık hedef haline getirilmesi ve imam hatiplerden başlayarak sınıfların cinsiyete göre ayrılması uygulamaları sorunun boyutlarının çok daha büyük olduğunu göstermektedir.
MEB’in merkezi olarak Diyanet İşleri Başkanlığı, yerellerde ise İl müftülükleri başta olmak üzere, büyük çoğunluğu dini cemaatlerin uzantısı olan kimi vakıf ve derneklerle çeşitli konu başlıkları altında imzalanan işbirliği protokolleri, eğitim sisteminin büyük bir kuşatma ile karşı karşıya olduğunu göstermektedir.
MEB’in görevi eğitim kurumlarını çeşitli protokol ya da projeler üzerinden dini grupların faaliyet alanı haline getirmek değil, çocuk ve gençleri insanlığın ortak evrensel değerleri doğrultusunda yetiştirmek, temel insan hakları ve çocukların yararını gözetecek, çocuk ve gençlerin kendini gerçekleştirebilmesi için mevcut bilgi birikimine ulaşmasına ve eleştirel düşünce becerisini kazanabilmesine olanak sağlayacak somut adımlar atmak olmalıdır.”
Kadrolu-Sözleşmeli-Ücretli
Öğretmen Ayrımı Eğitimin Niteliğini Olumsuz Etkiliyor
“Sözleşmeli, ücretli ya da başka bir ad altında yapılan öğretmenlik uygulamalarının tamamına son verilmelidir. Ancak yıllardır fiilen uygulanan ücretli öğretmenlik gerçekliği önümüzdeki temel sorunlardan birisi olması nedeniyle eşit işe eşit ücret hakkının ve tüm özlük mesleki hakların bütün öğretmenler için uygulanması gerekmektedir.
Kamu hizmetlerinin sürekliliği, düzenliliği ve halka daha nitelikli olarak sunulması için eğitimde her türlü güvencesiz istihdam uygulamasından derhal vazgeçilmeli, ataması yapılmayan öğretmenler sorunu kalıcı olarak çözülerek herkese kadrolu ve güvenceli istihdam sağlanmalıdır. Ayrıca şu günlerde en önemli, konu başlığı olan Öğretmen Meslek Kanunu derhal kaldırılmalıdır.
Sonuç olarak, Türkiye’nin eğitim sistemi, çocuklar ve gençler için okurken mutlu, gelecekleri için umutlu olacakları bir eğitim ortamı sunmaktan çok uzaktır. Her yıl katlanarak artan ve kalıcı çözüm beklenen eğitim sorunlarıyla başlayan yeni eğitim yılı öncesinde ne öğrencilerin, ne velilerin, ne de eğitim emekçilerinin beklentilerinin karşılandığını söylemek mümkündür. Öğrencilerin, velilerin ve eğitim emekçilerinin mutlu ve umutlu olacağı biz düzen mücadele ile kazanılacaktır.” (H.Murat Taner)
EĞİTİM
14 Eylül 2022 - 12:05
Eğitim Sen'den Eğitim Raporu
EĞİTİM
14 Eylül 2022 - 12:05
İlginizi Çekebilir