Edirne, İstanbul'la birlikte, Osmanlı İmparatorluğu'nun mimaride eriştiği yaratıcı düzeyi gösteren bir kenttir. Kentte, Osmanlı Mimari yaratıcılığının çok çeşitli örnekleri görülmektedir. Bu açıdan Edirne, Bursa ile İstanbul'un karışımı gibidir. Edirne'nin İstanbul'a ve Bursa'ya üstünlüğü, İstanbul'un fethinden önceki mimari yaratıcılığı kadar, fetihten sonra da bu yaratıcılığını sürdürülmesidir. Edirne Mimarisi Osmanlı Döneminden bu yana bir kaç döneme ayrılır. Birincisi, Çelebi Sultan Mehmet Öncesi ve O'nun dönemi; ikincisi, Sultan II. Murat Dönemi, üçüncüsü, İstanbul'un fethinden sonra eşsiz Beyazid Külliyesi ile belirlenen dönem; dördüncüsü, Selimiye Camisi ile sonlanan Klasik Osmanlı Mimari Dönemi; beşincisi, Ekmekçioğlu Ahmet Paşa ve Sultan IV.Mehmet Dönemi; altıncısı, batılılaşma sürecinin çalkantılı olaylarını yaşamış Neoklasik çizgide yapılarla dolu bir dönem ve son olarak Cumhuriyet Dönemi mimarisi…
Sultan II.Murat Dönemi hem Edirne'nin gerçek başkent olması, hem de mimarisinde bir dönüm noktası olması yönünden öne çıkar. Bu dönemde yapılan Üç Şerefeli Camisi, merkezde büyük bir kubbenin seçilmesiyle eski camilerden farklılaşıyordu. Bu olay, Beyliken İmparatorluğa geçişin bilincini yansıtmak olarak yorumlanmıştır. Dinsel ve toplumsal yapıların bütünleştirilmesine benzersiz bir örnek oluşturan Beyazid Kulliyesi, Tunca Nehri kenarında dengeli kütleleriyle güzel bir mimari kompozisyon yaratır. 16. yüzyıl Edirne'sinde ayrıca Rüstem Paşa Kervansarayı, Alipaşa Çarşısı, Sokullu Hamamı, Lari Camisi gibi önemli yapılar gerçekleştirilmiştir. Bunlara Selimiye Camisi'nin görkemi katılır.
‘TEMİZLİK İMANDAN GELİR’ SÖZÜNÜN TEZAHÜRÜ ÇEŞMELERİMİZ
Edirne Çeşmeleri; çoğu 500 küsür yıllık tarihleriyle, çeşme denilip geçilmeyecek türden tarihi anıtlar olup; geçmişle günümüz arasında süreklilik duygusunu su içerken bile hissettirir.Bu topraklarda 500 yıl önce yaşayanlarla aynı çeşmeleri ve tası paylaşmaya devam etiğimizi Edirne Çeşmelerine bakarak anlayabilirsiniz. Hastahane (Harbiye) Çeşmesi Barok stilinde olan çeşmenin haznesi kesme taştandır. Hazne örtüsü düzdür ve etrafı korkulukla çevrilidir. Tek yüzlü çeşmenin cephede yayvan sivri kemerli nişi ve içinde mermer ayna taşı, önünde de yalak bulunmaktadır. Ticaret Listesi Çeşmesi Dört cepheli meydan çeşmesidir. Halk Eğitim Merkezi'nin inşa edildiği 1916-1917 yıllarında yapıldığı söylenebilir. Neo Klasik üslubundadır. Dr. Rıfat Osman Çeşmesi olarak da anılır. Alınlıklarındaki kitabelerde "Su gibi aziz ol" özdeyişi ile dua yazıları bulunmaktadır. Merzifonlu Çeşmesi Merzifonlu Kara Mustafa Paşa tarafından 1666 yılında yaptırılmıştır. Kesme taştan üç cepheli meydan çeşmesidir. Çatısı ahşap ve üzeri alaturka kiremitlidir. Eski yıllarda çeşmenin sol yanında Gülşeni Dergahı bulunmaktaydı. Balkan Savaşı yıllarında bir ara bu çeşmeye Meriç Nehrinden su pompalanmıştır. Yeniçeri Çeşmesi Yapılış tarihi bilinmemektedir. Cephe eni 3 metre, boyu 3 metre olup; tek cepheli bir köşe çeşmesidir. Cephesinde üç sıra dikdörtgen, silmeli çerçevelidir ve ayna taşı çıkıntılı taşlarla yapılmıştır. Önünde üç yalak bulunur. Suyu akmaktadır. Umurbey Tavanlı Çeşmesi Umurbey Tavanlı Çeşme Görünen durumuyla Edirne'deki tavanlı çeşmelerin son ve ilginç örneklerinden olan Umurbey yolundaki çeşme; kesme taştan, tek cepheli ve hazneli bir çeşmedir. Cephesinde, sivri kemerli niş içinde, üzerinde Maşallah yazılı bir mermer kitabe bulunur. Önünde tek parça yalağı vardır. Hazne örtüsü ahşap çatılı olup, ahşaptan iki konsola oturmaktadır. Tavan süslemeleri ahşaptan olup koruluğu kabartma motiflidir. Çeşmenin cephesi 2.38 metre, boyu 2.60 metredir. Ahşap tavan alaturka kiremitle örtülmüştür. Sarı Camisi Çeşmesi Cami bitişiğinde olup, haznesi cami çatısıyla örtülmüş durumdadır. Kuzey cephesinin eni 3 metre, boyu 2.70 metredir. Kuzey cephesinde üç, doğu cephesinde bir sivri kemerli niş bulunmaktadır. Suyu akmamaktadır. Yıldırım Hasan Çelebi Sebili. Üstü açık Sebiller, yani yaz sebillerinin son örneğidir. Bu yönüyle eşi bulunmaz olarak nitelenir. Hasan Çelebi adında biri tarafından Yıldırım Semtinde yaptırılmıştır. Ekmekçioğlu Sebili Havlucular Hanı'nın güney tarafında yer alan tarihi sebil iki cepheli olup Osmanlı Klasik üslubundadır. Her cephesinde birer pencere bulunur. Ekmekçioğlu Sebili'nin üstünde bir zamanlar kahvehane bulunmaktaymış. Tarihçi Ahmet Badi bu kahvenin Edirne'deki en eski kahve olduğunu yazmaktadır. 1752 depreminde Havlucular Hanı'nın üst tarafı ile birlikte bu kahve de yıkılmıştır. 1601 yılında yaptırlan bu sebil Pazarcılar Sebili olarak da bilinir.
AVRUPA’DA TEMİZLİK KÜLTÜRÜNE YÖN VEREN HAMAMLARIMIZ
Günümüze ulaşan Edirne hamamlarının çoğu Sultan II.Murat dönemine (1421-1451) aittir. Bu dönemden günümüze ulaşanlardan biri 1421-22 yıllarında Tunca Nehri kenarında yaptırılan Gazi Mihal Hamamıdır. Aynı döneme ait bir başka Hamam da Yusuf Paşa adındaki Beylerbeyi tarafından 1428-1429 yıllarında inşa ettirilen Beylerbeyi Hamamıdır. Bu hamamların bazı bölümleri yıkılmış olmakla beraber, günümüze ulaşan kalıntıları yerlerinde durmaktadır. Sultan II.Murat Döneminden kalan diğer dört hamam da Muradiye Küçükpazar semtindeki tek hamam olarak inşa edilen Yeniçeri Hamamı, 1434-1435 tarihli Tahtakale Çifte Hamamı ile Kaleiçinde 1440-41 tarihlerinde çifte hamam olarak inşa edilmiş, Topkapı Hamamı (Alaca Hamam) ve Selimiye Camisi önündeki alanda Yediyol Ağzında yer alan Mezit Bey Hamamıdır. Bu yapılara ayrıca İbrahim Paşa Hamamı, Edirne Yeni Sarayının bir parçası olarak inşa edilen Kum Kasrı Hamamı, 16. yüzyıldan bügüne ulaşan Abdullah Hamamı ile Tahmis Hamamı da eklenir. Bunlardan sadece Tahtakale ve Mezit Bey Hamamları kullanımdadır. 16. yüzyılda yapılmış hamamlar içinde özgün işlevini sürdüren ve boyutsal açıdan da en büyük ve önemlisi Mimar Sinan tarafından inşa edilen Sokullu Hamamıdır. 16. yüzyılın ikinci yarısında Sokullu Mehmet Paşa tarafından yaptırılmıştır. Çifte Hamam planında olması nedeniyle Çifte Hamam olarak da anılır. Günümüzde hizmet verir durumdadır. Saray Hamamı Edirne'nin fethinden sonra yapılan ilk Sarayı (Saray-ı Atik) döneminden ayakta kalabilen tek yapı Saray Hamamıdır. Bu hamam önceleri yalnızca saraya hizmet verirken sonra halka açılmış ve Selimiye'ye vakfedilmiştir. Bazı tarihçiler bu hamamın ayakta kalabilmesini Selimiye'nin yapımı yıllarında kullanılmış olmasına bağlarlar. Bazı kitaplar Süleyman Çelebi'nin bu hamamda eğlence halindeyken kardeşi Musa Çelebi tarafından baskına uğradığını ve Süleyman'ın buradan kaçtıktan sonra yolda öldürüldüğünü yazmaktadır. Selimiye Camii yanındaki bu hamam; Balkan Savaşı'ndan beri yakın zamanlara kadar kapalıyken son yıllarda onarım görmüş ve çifte hamam olarak haftanın her günü açık olacak şekilde yeniden hizmete girmiştir. Hamamın Kadınlar ve Erkekler bölümlerinin girişleri ayrı yönlerdedir. Mezit Bey Hamamı Eflak'ta şehit olan, hayır işleriyle ünlü Mezit Bey tarafından yaptırılmıştır. Küçüktür. Vakıf malı iken özel mülk durumuna gelmiştir. Yalnız erkekler için kullanılmaktadır. Sokullu Hamamı 16. Yüzyılın ikinci yarısında buradaki Acemi Oğlanlar Kışlasında yetişip büyüdüğü için Edirne'yi çok sevdiği bilinen ünlü Osmanlı Sadrazamlarından Sokullu Mehmet Paşa tarafından Mimar Sinan'a yaptırılmış bir çifte hamamdır. Edirne'de kullanılabilir durumda, onarım görmüş üç tarihi hamamdan biri olup özel mülke dönüşmüştür. Kadınlar ve Erkekler bölümlerinin girişleri ayrı yönlerdedir. Beylerbeyi Hamamı Beylerbeyi Camisini yaptıran Beylerbeyi Yusuf Paşa tarafından 1428 -1429 yıllarında çifte hamam olarak yaptırılmıştır. Tunca Köprüsünü yaptıran Ekmekçioğlu Ahmet Paşa tarafından da onartılan hamam günümüzde kullanılamaz durumdadır. Yeniçeri Hamamı Yeniçerilerin burada yıkanmaları nedeniyle bu adı almıştır. Hamama çok yakın olan ve Menzilahir denilen mevkiide Sultan I.Murat döneminde inşa edilen Rumeli Devşirme Acemi Oğlanları Ocağı ve dolayısıyla yeniçeriler bulunmaktadır. Günümüzde özel mülkiyettir.
Furkan Onur Öztaş